Son 10 yıldaki antidepresan kullanımı rakamlara yansıdı. 2012 yılında 37 milyon 280 bin 936, 2013 yılında 37 milyon 258 bin 388, 2014 yılında 39 milyon 134 bin 225, 2015 yılında 43 milyon 467 bin 736, 2016 yılında 45 milyon 134 bin 854, 2017 yılında 48 milyon 226 bin 812, 2018 yılında 49 milyon 43 bin 763, 2019 yılında 49 milyon 857 bin 89 2020 yılında 54 milyon 625 bin 964, 2021 yılında 59 milyon 641 bin 14, 2022 yılında 61 milyon 870 bin 998 kutu antidepresan ilaç kullanıldığı belirtildi. Buna göre 2012 yılında 37 milyon 280 bin 936 kutu olan antidepresan kullanımının yaklaşık yüzde 66 oranında artarak 2022 yılında 61 milyon 870 bin 998 kutuya yükseldi.
‘UZMAN EŞLİĞİNDE ALINMALI’
Son yıllarda bu artışların iyice dikkatlerini çektiklerini belirten Psikolog Esra Yemez Alanya Posta Medya ekibine konuşrakü “Antidepresan kullanımı son dönemlerde toplum içerisinde ciddi oranda arttı bunun çeşitli sebepleri var. Ruhsal rahatsızlıklar gün geçtikçe daha fazla gözlemlenebiliyor. Bu bizlerin de gözlemlediği bir durum. Yalnız ruhsal rahatsızlıkların yanında kişiler arama motorlarından bakıp kendilerine teşhis koyma ya da komşusuyla olan bir muhabbetin benzer bir şeyinde yaşadığını fark edip komşusunu kullanmış olduğu ilaç ve türevleri ile alakalı kendine yönelik bir çevirme ve aynı protokolü kendinde değerlendirme gibi durumlar görebiliyoruz. Bu çok hatalı bir davranış şeklidir. Antidepresan kullanımı bir psikiyatristin gözetiminde yapılan bir süreç ve tedavi şeklidir. Eğer kişiler 18 yaşından küçükse o zaman çocuk ve ergen psikiyatristinin gözetiminde kullanılması gereken bir ilaçtır” dedi.
‘KAFAMIZA GÖRE BELİRLEMEK SÖZ KONUSU BİLE OLAMAZ’
“İlaç kullanımlarında kafamıza göre başlayıp kafamıza göre bitirip doz aşımını kendimizin belirleyebileceği unsurlar söz konusu bile olamaz” şeklinde konuşan Yemez, “ Bu tarz ilaçların psikiyatri gözetiminde alınması tedavimizdeki en olumlu olan aşamadır. Bir birey depresyonundan bahsederken aslında kaygı bozukluğu yaşayan diğer birey antidepresanı kullanarak kendisinin tedavi olacağını zannetse de aslında yaşamış olduğu sıkıntıyı daha da çözümsüz ve daha da sıkıntılı bir noktaya taşıyabilmektedir. Çünkü ruhsal rahatsızlıkların bazı özellikleri ile birbirine benzeyebilir ama her birinin ayrı kategorisi ve buna göre ilaç kategorileri de söz konusudur. Bu yüzden bir başka kişinin tedavisi sizin tedavinize etkili olmayabilir. Hatta sizin tedavinizi daha kötü bir hale getirebilir” dedi.
‘İŞİNİN EHLİ OLAN İNSANLARLA SAĞLIKLI GÜNLERE MERHABA DEMELİYİZ’
“Ruhsal rahatsızlıklarda artışların görülmesi aslında bir nevi kişilerin farkındalık düzeylerinin artmasıyla da alakalı” şeklinde konuşan Yemez, “Artık kendimizi değerlendirip ötelemeyip yaşadığımız rahatsızlıkları fark edip bununla ilgili çözüm arayışlarına giriyor durumundayız. Bir de bunun yanında tabii ki dünyanın, ülkemizin kendi ekseninde yaşamış olduğu olaylarda sıkıntı yaşamamıza neden oluyor. Buradaki temel protokol uzmanlarla bu süreci yönetmektir. Çünkü fiziksel hastalıklarımız ne kadar önemliyse ruhsal hastalıklarımız da çok çok önemli. Bizler bunu bireysel kafamıza göre hareket edip yanlış yol haritasında devam ettiğimizde bir hastalığın tedavi sürecini geciktiriyoruz, hastalığın daha da büyümesine neden oluyoruz ve en sonunda çözümsüz noktaya erişiyoruz. Bu sebeple bireysel anlamdaki farkındalıklarımızı uygun noktalara işinde ehli olan kişilere danışarak daha sağlıklı günlere merhaba demeliyiz” ifadelerine yer verdi.